Gezilecek yerleri, yemekleri, şehirlerin dokusu ve mistik dünyası ile bizi kendine bağlayan Romanya – Transilvanya turumuzu okumaya hazır mısınız?=)
Araştırmaya başlamadan önce bu kadar da etkileneceğimizi tahmin etmiyorduk. Gitmeden önce her detayını araştırdık ve yol haritamızı çıkarmaya başladık.
Transilvanya neresi?
Eski ismi ile Erdel olan Transilvanya Romanya’nın batı ve orta bölgesine verilen isimdir. 1526 yılında Osmanlılara bağımlı hale gelen bölge 1691’de Avusturya-Macaristan’ın eline geçti. 20. yy’da Macaristan ve Romanya arasında el değiştiren bu bölge, II. Dünya Savaşı’nda sonra ise Romanya sınırları içine dahil oldu.
Yani tarihinden de anlayacağınız gibi Transilvanya Osmanlı, Balkan ve Avrupa geleneklerinin ve mimarisinin tam olarak harmanlandığı yer =) Belki de bu yüzden burayı çok sevdik. Hem gerek yemeklerinde gerekse insanların sıcakkanlılığından kendimizi çok yakın hissettik hem de Avrupa şehirlerinden etkilendiğimiz gibi etkilendik.
Transilvanya’ya ne zaman gidilir?
Transilvanya seyahatimizi Nisan’da gerçekleştirdik. Bu sezonu sevdik çünkü etraf turist kaynamıyordu ama dürüst olmak gerekirse biraz serindi. Bu sebeple Mayıs ayının sonlarına doğru tam ideal gezilecek mevsim olduğunu düşünüyoruz.
Transilvanya için nasıl bir rota yapılır?
Aylar öncesinden kişi başı 750 TL’ye aldığımız THY uçuşumuzla İstanbul’dan Romanya’nın başkenti Bükreş’e (Otopeni Havalaanı)uçtuk. Bükreş’te direkt kiraladığımız aracımızı teslim aldık ve hemen Sinaia’daki Peleş Kalesi’ni ve Pelişör Kalesi’ni ziyaret ettik. Daha sonra ise meşhur Dracula’nın kalesi olan Bran Kalesi’ni gezdik. Rotamızı Braşov’a çevirdik. İlk gecemizde Braşov’da konakladık. Braşov’u gezdikten sonra İngiltere Prensi Charles’ın evinin olduğu Viscri köyüne gittik. Buradan’da UNESCO tarafından koruma altına alınan Sighişoara’yı gezdik ve ikinci gecemizde burada konakladık. 3. günümüzün başlangıcını peri gibi bir köy olan Sibiel’de yaptık. Daha sonra da gezmeye doyamadığımız Sibiu’ya geçtik ve burada konakladık. Artık son günümüzdü ve diğer günlere nazaran daha uzun bir yolumuz vardı. Rotamızı tekrar Bükreş’e çevirdik ve Bükreş’te biraz yürüdükten sonra havaalanının yolunu tuttuk. Toplamda dolu dolu 4 günümüzü harcadığımız bu turumuzda 750 km yol aldık:
Bükreş-->Sinaia-->Bran-->Braşov-->Viscri-->Sighişoara-->Sibiel-->Sibiu-->Bükreş
Aslında bu rotamıza eklemek istediğimiz 3 farklı lokasyon daha vardı ama bazılarını gün azlığından bazısını da yolunun kapalı olmasından yapamadık. Görmek isteyip de gidemediğimiz ilk yer Turda Tuz Madeni idi. Yaklaşık 3 saat daha araba kullanmamız gerektiği için burayı rotamızdan çıkardık. Bir diğer gün sıkıntısından dolayı çıkardığımız rota ise masalsı kaleleri olan Castelul de Lut, Valea Zanelor. Aslında tam da rotamızın üzerindeydi ama kardan dolayı gidemediğimiz yer: Virajlı yollarıyla Transfagaraşan. Burayı özellikle görmek istiyorduk, Top Gear tarafından dünyanın en iyi yolu seçilmiş kendileri. Bu yol yazın başında açılıyormuş ve Ekim’de tekrar kapanıyormuş. Bize maalesef denk gelmedi =(
İlk Transilvanya Rotamız=)
Transilvanya’da araba kiralamak nasıl?
Yukarıda bahsettiğimiz turumuzu Bükreş’ten kiraladığımız arabamız ile gerçekleştirdik. İnternetteki yorumları okurken karşımıza Klass Wagen şirketi çıktı. 4 tam gün için full kaskolu ve depozito gerektirmeyen araç kiraladık. Bunun için ise 140 Euro ödedik.
Klass Wagen’in direkt havaalanın içinde yeri yok. Sizi özel bir minübüs ile alıyorlar ve 3-4 dakikalık uzaklıktaki merkezlerine götürüyorlar. Aynı şekilde dönüşte de siz direkt merkezlerine geliyorsunuz, aracınızı teslim ediyorsunuz. Onlarda alıp sizi ücretsiz havaalanına bırakıyorlar.
Transilvanya’da nerede kalınır?
Gittiğimiz yerlerde kalmak için bir sürü alternatif keşfettik. Biz genelde akşamları gezerken sorun olmasın diye şehir merkezlerinde konakladık. Daha uygun fiyatlara şehrin biraz dışında da konaklanabilinir.
1.gün de Braşov’da kaldığımız yerin adı Drachenhaus’du. İki kişi konaklama ücreti 60 Euro ve kahvaltı dahil.
2. gün ise Sighişoara’daki Mercure Sighisoara Binderbubi Hotel & Spa’da kaldık. İki kişi konaklama ücreti ise 50 Euro idi.
3. gün de ise Sibiu’da Continental Forum Sibiu’da kaldık. İki kişi için gecelik 60 Euro ödedik.
Drachenhaus
Transilvanya ucuz mu?
Romanya’nın para birimi Rumen Leyi’si. Gezimizi geçirdiğimiz dönemde 1 Leyi 1.40 TL’ye eşitti. Güncel kur değerine bakmak için tık tık…
Aslında gitmeden önce daha ucuz olabileceğini hep okumuştuk. Şunu belirtmeliyiz ki içki ve konaklama dışında ucuz bir şeyleri yok. Neredeyse Avrupa’nın göbeğinde harcadığımız kadar harcadık.
Transilvanya’da gezilecek yerler nereler?
Kafanızda kurduğunuz tüm Romanya tabularını yıkın. Şimdi sizi masal dolu bir yolculuğa çıkaracağız.
Sinaia:
Eğer ki sizde doğaya aşıksanız, tam size göre bir yer. Bölgede bir sürü otel var, çünkü aslında kendileri kışın kayak merkezi. Buraya gelmemizin aslında başka bir sebebi var: Peleş ve Pelişör Kalesi.
Peleş Kalesi Romanya’nın ilk kralı Carol tarafından Alman tarzı ile yazlık saray olarak 1875 yılında inşa edilmeye başlanmış. Ahşap oymaları, gizli geçitleri, aklınıza gelebilecek her bir şeyin odası olan bu saray daha önce gördüklerimizden oldukça farklı. Neo Rönesans tarzında yapılmış, elektrik, ısınma ve elektrikli süpürgenin kullanıldığı ilk Avrupa sarayı kendileri. Kaleye girerken iki farklı tur alternatifi sunuyorlar, biz büyük turu seçtik ve kişi başı 60 Leyi ödedik. Bu arada eğer ki öğrenciyseniz veya öğrenci belgenize benzer bir şeyleriniz varsa=) %50 daha ucuz giriş biletleri, bir arkadaştan duyduk=)
Eğer ki zamanınız varsa Peleş Kalesi’nin hemen yanında yer alan daha mütevazı Pelişör Kalesi’ni de görmenizi tavsiye ederiz. Kral Carol kendisine muhteşem Peleş’i yaptırdıktan sonra bizim tahminlerimize göre kimse onları orada rahatsız etmesin diye Art-Neouveau tarzı yapılan bu kaleyi yaptırıyor=)
Bu iki kale de Çavuşesku döneminde el konuluyor ve 2000’li yıllarda tekrardan kraliyet ailesine iade ediliyor.
Çavuşesku kimdir?
Romanya’yı çeyrek asır yöneten bu başkan, Romanya’nın ikinci ve son komünist lideri oluyor. Baskı ile yönetiyor halkını aslında: Kürtaj yasağı getiriyor, bekarlara bekarlık vergisi koyuyor… Sovyetlerden uzaklaşmasını fırsat bilen Avrupa hemen ülkeye borç teklif eder ve Çavuşesku bu teklifi kabul eder. Ülke git gide fakirleşmeye devam eder, üretilen tüm tarım ürünleri yurtdışına satılırken halk karne ile temel besin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Halk artık yöneticinden nefret etmeye başlamıştır. Bu nefret ve öfke onu ölüme götürmüştür.
Bran:
Bran’a ziyaretimizin tek ve özel bir sebebi vardı: Bran Kalesi yani nam-ı değer Dracula’nın kalesi.
Tam dağın tepesine kurulan 60 metre boyundaki bu kale’yi hava kararınca görmek biraz daha ürkütücü olabilir. Burayı ünlü yapan iki konu var. Birincisi Bram Stoker’in eserinde geçen Kont Dracula, Transilvanya’da yüksek bir kale de yaşamakta. Bu civarda bu betimlemeye uygun tek kale burası olduğu için Dracula kalesi olarak adlandırılmaktadır.
Gerçek şu ki yazar aslında buraya hiç gelmemiştir=) İkinicisi ise Eflak Hükümdarı Vlad Tepeş’in yanı Kazıklı Voyvoda’nın ( tarih kitaplarında hatırlayanlar olacaktır) birkaç kere burada konaklamasından kaynaklanmaktadır.
Eflak bölgesi Osmanlı'ya zamanında vergilerini ödemiyor, karşılığında da Osmanlı, kralın iki çocuğunu rehin alıyor: Radu ve Voyvoda. Bu iki çocuk Osmanlı topraklarında devşirilmeye çalışılıyor. Radu Osmanlıya (hatta Müslüman oluyor) sempati duyarken, Voyvoda nefret ediyor. Daha sonra bir yolunu bulan Voyvoda Eflak’a gidiyor ve Kraliyetini ilan ediyor. Fatih Sultan Mehmet’in yolladığı askerleri kazıklara dikiyor. Daha sonra Osmanlı Ordusu tekrar bölgeyi ele geçiriyor. Hatta Fatih Sultan Mehmet Voyvoda’nın öldüğüne emin olsun diye kellesi kokmasın diye bala konup başkente yollanıyor. Hem de aslında Voyvoda’nın babasının isminin Vlad Dracula (Dracula şeytanın soyu demektir) olmasından ve kendisinin ve vahşet saçan birisi olmasından dolayı kitaptaki karaktere benzetilmektedir.
Kaleye giriş için 30 Leyi veriyorsunuz, biz ziyaret ettiğimizde kale oldukça kalabalıktı.
Braşov:
Ortaçağ kokusuyla buram buram dolu olan bu şehrin evlerine, kafelerine ve şirin meydanlarına bayıldık. Osmanlı saldırılarından korunmak için Alman şövalyeleri tarafından kurulan bu şehir, Bükreş’ten sonra ülkedeki ikinci büyük turistlik şehir .
Şehirde gezilecek yerlerin başında şehre girer girmez göz göze geleceğiniz Black Church geliyor. Bu kiliseye siyah demelerinin sebebi çıkan yangının dış cephesini karartması.
Şehrin tam ortasında ise Piata Sfatului yer alıyor. Burası adeta şehrin kalbi. Trafiğe kapalı bir cadde ve üzerinde kafeler ve mağazalar var. Aynı zamanda bu meydan Trompetçi Kulesini ve Konsey Binası da barındırıyor.
Şehirde gezecek biraz daha zamanınız varsa doğru teleferiğe. Şehre bir de 400 metre yükseklikten bakın deriz, hem de Hollywood tarzında yazılan Braşov yazısını da yakından görebilirsiniz.
Viscri Köyü:
2000’lere doğru buraya gelen Prens Charles, buraya hayran kalıyor ve buraya yazın tatile geliyor yani burada bir evi var.
Köy UNESCO Dünya Miras listesine girmiş bile…
Köyün yukarısında da etrafı surlarla çevrili ilginç bir kilise var. Köyün dokusu ve bu kilise eğer ki zamanınız varsa görülmeye değer.
Sighişoara:
Arnavut kaldırımlı daracık sokakları, mistik dokusuyla Sighişoara kuşkusuz favori rotamızdan biri. Sighişoara’da UNESCO tarafından koruma altına alınmış bir yer. Şehir kale içinde resmen saklanmış. Dönemin tüm tüccar ve zanaatkarları bu bölgede yaşamış, renkli evler bugün onlardan kalan yapıtlar.
Şehirde sokaklarda kaybolmak inanılmaz zevkli ama sokaklarda kaybolmadan önce gelin yıldız yerlere birlikte bakalım. İlk durak 1280 yılında yapılan Saat Kulesi. Haftanın 7 gününü temsil eden simgeler var saatin içinde ve her saat başı şov başlıyor=)
Şehirdeki ilgi çekici kilise göz atın deriz: Klosterkirche.
Nefes nefese kalarak yukarı çıktığımız ama karşımızdaki manzarayla büyülendiğimiz Scara Scolarilor basamaklarından mutlaka yukarı çıkın ve Lüteriyen Kilisesi’ne göz atın.
Bu şehirde mesleklere ait olan kuleler hala duruyor: Terziler, ayakkabıcılar vb.
Son olarak da şehirde Vlad Tepeş’in evi yer almakta, kendisi bu şehirde doğmuş ve çok az bir süre burada yaşamış…
Sibiel:
Rotamızdaki ikinci köy. Zamanınız varsa bu köye uğrayın ve biraz kafanızı dinleyin deriz.
Köyün sonunda Sibiel Pansiyonu var. Biz oraya gittik, sıcak bir şeyler içtik. Temiz havanın tadını çıkardık. Ekstra bir günümüz daha olsaydı burada kesin bir gece konaklardık.
Sibiu:
Transilvanya gezimizde sokaklarına doyamadığımız bir diğer yer Sibiu. Romanyanın en önemli kültür merkezi kendisi hatta 2007 kültür merkezi seçilen şehirlerden bir diğeri. Bu şehirde de uzun süre Almanlar yaşamış ve şehrin tüm dokusunu kendilerine benzetmişler, çok güzel olmuş=) Galiba en fazla fotoğraf burada çektik. Şehir masallardan fırlamış gibi…
Şehirde gezilecek yerlerin başında Piata Mare yani Büyük Meydan geliyor. Bu meydanda adeta şehrin kalbi. Bu meydana gelirken mutlaka Strada Nicolae Balcescu’yu gezmeyi unutmayın. Mis gibi minik pastaneleri sizi kensine çekecektir, özellikler çikolatalı-vanilyanı pişileri…(Romanyadaki adı ile; Gogoşi)
Bir diğer gezilecek yer ise Küçük Meydan yani Piata Mica. Burada karşınıza bir saat kulesi daha çıkıyor. Kendinize güveniyorsanız kuleye çıkabilirsiniz=) Bir diğer yer ise Yalan Köprüsü. İnanışa göre yalan söyleyen kişiler bu köprüden geçemeyip, köprü yıkılıyormuş…
Piata Huet Meydanının tam orasında şahane bir kilise yer almakta. 14.yy’da yapımına başlanan kilise, 16.yy’da tamamlanmış.
Cetatii Street ise şehirdeki eskiden olan 39 kaleden kalanları görebileceğiniz bir sokak.
Buraları gezdikten sonra hadi sokaklarda kaybolmaya devam…
Bir sonraki rotamış Bükreş idi. Burada ufak bir şehir turu attık ve ilginç bir yerde birşeyler yedik. Yeme-içme notlarımızda size ileteceğiz=)
Gezi yazısı yetmez, size harika bir de video hazırladık, kanalımıza abone olmayı unutmayın:
Transilvanya yeme-içme notlarımız için tık tık...
Şimdiden keyif dolu bol gezmeli tatiller…
Instagram: BIRBIRLAR GEZIYOR
Youtube: BIRBIRLAR GEZIYOR
Comments